Son gunlerde sıkca duyar oldum bu Balikci Sabahattin adini. New
York Times’a bile cikmis dusunun. Yeni yerler, mekanlar kesfetme hastası olan
ben tabiki de bu mekani da denemeliydim. Bir arkadasimin dogumgunu de araya
girince burada toplandik. Gitmek cok kolay aslinda.
Saginiza Sultanahmet Cami’ni ,solunuza Ayasofya’yi alin ve o yoldan dumduz yuruyup once sag sonra
sol yaptıgınızda karsıniza cıkan halicilardan asagi inip ilk soldan girin ve
her yerde Sabahattin oklarını goreceksiniz zaten. Cankurtaran diye geciyor
buralar. Bildiginiz buralarda hayat varmıs dostlar. Karafirin bile bir design bir degisik, bir suru balikci, cafe tarzi yerler var.
Tabi ki turist agirlikli ama
ben hic bilmiyordum bu bolgeyi. Gidip gayet takılabilirsiniz aksamlari.
Balıkcı Sabahattin hem sik hem de salas bir yer. İki ruhu da
barindiriyor. İlk girince asma yapraklari altinda masalar karsiliyor sizi sonra
avlu gibi bir yere geciyorsunuz.
Bayagidir bu kadar lezzetli mezeler, ara sicaklar
yememistim. Midyeli pilav, levrek marine, fener kavurma, kalamar direk tavsiye
ederim.
Asil kilit nokta ise ilk gelen o
zeytinli ,salcali zeytinyagi tabagi. Ekmek yemeyen ben dilim saymayi biraktim
bir sure sonra. Dondurmali irmik tatlisi da guzeldi bu arada.
Kesinlikle inanilmaz temiz, hijyenik bir yer. Her detayda
bunu gorebiliyorsunuz. Tuvalatleri cok temiz ve konsept. Bir balikci tuvaleti
icin cok seker geldi bana bu makyaj aynalari ve lavabo üzerindeki 100 çeşit dolu dolu sabunlar.
Garsonlar
inanilmaz terbiyeli, guler yuzlu. Hatta dogumgunu icin pastayi getiren garson
tüm herkesi susturup bir sopranoya donusuyor. Bildiginiz sarkiyi kendi soyluyor
ama Pavorotti tarzi; siz de kalakaliyorsunuz:)
Yaz aksamlari acik havada muhabbet icin cok guzel, tatli kendi halinde bir yer
bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder