22 Eylül 2014 Pazartesi

Gönüllü Kampı olayını bir kere dene derim...

Al sana degisik bir tatil alternatifi....
Su doga tatili,  cadir olayını yapalim diye her kis muhabbetler yapilir ve sonra gelsin oteller, gelsin klimalar denilip yapılmaz bu cadir tatili bir türlü.  Gerci benim gibi haserelere karsi alerjiniz varsa, biraz sogursunuz bu fikirden. Ama en son Ispanya'da Zaragosa'da yaptıgım camping olayını bu yaz Belek'te birebir deneyimledim ve birkac sinek ısırıgı ve sismesine ragmen gayet rahat atlattim bu tatili:) Ben 2 gun kaldim bu arada ama aktarmak istedim bu ortamı. 

EKAD tamamen gönülüllülük üzerine kurulan bir kamp. (www.ekad.org) Amacı soylari tukenmekte olan ve bizim denizlerimizde yumurtlayan bu sevimli kaplumbagalari koruma altina almak. Belek civarı otellerin destegi, Gönüllü fonlari ve Mavi Jeans ile yapilan yeni anlasma ile ozel hazirlanan "Indigo Turtles" t-shirtlerinin satıslari ile ayakta duruyor. 

Kampın icinde; tuvaletlerin ve ofislerin oldugu bir yatakhane binası var. Mutfak kismi ayri bir binada. Tüm katilimcilar kahvaltilarini kendi hazirliyor. Aksam yemekleri ise cevredeki acik bufe cilginligina katilmis otellerden geliyor. Gerci bizim oldugumuz aksam ozel bir organizasyon ile masalar suslenip daha luks bir ortamda yemek yendi asagidaki gibi.


Kamp katilimcilari genelde universite ogrencileri ve yurtdisindan gelen ögrenciler de var. Bir Turk olarak ben yeni haberdar olmusken;  yurtdısından bayagi talep gordugunu duyunca biraz bozulmadim degil:)


Kamp kafasi degisik cidden. Herkes birbiriyle icli disli, hersey ortaklasa yapiliyor. Is bolumu cok guzel bir sekilde ilerliyor. Dinlenmek icin kendilerine cok guzel hamaklar kurmus gencler ve hamak keyfi yapiyorlar bos zamanlarinda. Katilim herkese acik ama kontenjan sinirli oldugu icin onceden basvuranlar sansli oluyormus. Kampın kurucusu olan profesor herkesle cok samimi ve surekli hareket halinde. 


Bos zamanlar icin hersey tasarlanmis aslinda. Hamak dısında dart oynayabilirsiniz, top oynayabilirsiniz, voleybol oynayabilirsiniz. Ya da agac altinda konumlanan sedirde dinlenebilirsiniz. Bu arada calan muzikler filan gayet dinlenesi. Depeche Mode, Bruce Springsteen , ne ararsaniz var. Kampa yakin Migros var buradan da bira, icecek, cips her turlu istediginiz yiyecek iceceği temin edebilirsiniz.

Benim en sevdigim, kampın kaplumbagalardan sonraki maskotu olabilecek fotograftaki kopek oldu. Bence o bir Van kopegi. İki gozu de farkli renk. Ama insanlara olan sevgisi, bunu gosteris sekli, mutlu olusu, herkesle oynayisi tam gorulmelik. 

Bir yandan gece cadirlarda konaklayip circir bocekleri ve dogaya ait cesitli seslerle tanisiyorsunuz. Bir yandan sevimli kopeklerle doya doya cimenlerde yuvarlaniyorsunuz. Bir yandan yesillikler icinde bos zamanlarda ;hamakta kitap okuyabiliyorsunuz. Bir yandanlar cogalip gider bu yazida:)

Bence Belek, yazin  gercekten nemden catlayacak filan. Bikiniz, islak havlulariniz hicbirsey kurumuyor bu havada. Gece agaclarin altinda oturuyorsunuz sifir etki. Yapis yapissiniz surekli. Bu sicak degil tarif edilmez birsey, Bu kısim cidden sinir bozucuydu. Nem kavramini  tam anlamiyla yasiyorsunuz. Cok garip bir sekilde; sahil gorevi icin 3 gibi kalktiginizda da usuyup ustunuze birsey aliyorsunuz. Sadece 2 saat biraz esinti var oyle dusunun Belek'i. Zaten Belek'le aram pek iyi degil, o yuzden daha fazla yazmiyim. 

Denize girmek isterseniz, asagida fotografini da koydugum gibi  Belek Kadriye Halk plaji var. Bence bu denize girmeyin, izleyin daha guzel. Deniz innailmaz sicak ve klasik oteller bolgesi denizi gibi su berrak degil. Kampa 5 dakika uzaklikta olan bu plaja arabayla birakiyorlar sizi. Denize de girmis oluyorsunuz.


Gelelim asil kamp görevine. Herkes sahilde gorevli olamiyor bu arada.. Once guzel bir egitimden, oryantasyondan gecmeniz gerekiyor. Caretta bebekleri yuvalarindan gunes ısıgı ile beraber ciktigi icin siz de  sabaha karsi 3 gibi kalkip, 3.30'da harekete gecip 4 gibi yumurtaların, yuvalarin oldugu sahile variyorsunuz. 


Denizin o saatlerdeki enerjisi, gunesin dogusu tartisilmaz bir manzara. Bir de ustune bebek caretta carettalari gorup kurtarma-izleme heyecani ile dolu oluyorsunuz. İlk kural yuvalardan cikip denize ulasan carettalar olmus mu diye ayak izlerini takip etmek. Asagida goruldugu gibi denize gidenlerin ayak izleri gozle gorulur oluyor.


Cok dikkatli yurumek lazim bu sahil seridinde. Cunku her yer yuva ve bir yuva'da 20 yumurta olabiliyor. Siz yururken bile kucuk bir caretta sahile dogru yuruyor olabilir. Ayaginizin altinda kalabilir. O yuzden cok dikkatli adimlarla ilerliyoruz. 



Kamptaki gonulluler daha once numaralandirdiklari yuvalari ve iclerindeki yumurtalari tek tek kontrol ediyorlar. Cukur gibi birseyi elleri ile kaziyorlar ve altindan ya kirilmis yumurtalar ya da kirilmak uzere olan yumurtalar cikiyor. 


Normalde Haziran'in ilk haftası bırakilan yumurtalarin olusma suresi bizim gittigimiz Agustos ortalarina denk geldigi icin bizim yumurtadan cikan yavruları gorme, izleme sansimiz oldu. Gonulluler aslinda zorlanan yavrular icin onden cukuru acmis oluyorlar. Hic mudahele edilmiyor eger bebek saglikli ise. Sadece cukurdan alinip belli bir mesafeye koyuluyor sonra sahile kadar kendisi yurusun, solungaclari bacaklari acilsin isteniyor. 

Cok garip direk isiga dogru yurumeye basliyorlar pitir pitir. Bazilari yuruyemiyor, siz de gozlemleyip eger bir yırtık , hasarli doku varsa su dolu bir kaba koyup kamptaki kurtarılma yerine goturuyorsunuz. Iyılestirdikten sonra denize saliyorsunuz yine.



Gerektiginde su ile mudahele edip yeni dogmus bu bebek caretta carettalara yardım ediyorsunuz ortamina alissin diye.O kadar caresiz ve savunmasizlar ki o ani yasamaniz lazim. Tum engellere, taslara, cakillara takila takila denize ulasmaya calisiyorlar.


Denizle ilk kavusma anlari da cok enterasan. Yuzme bilmedikleri icin dalgalar bu kucuk bebekleri alip surukluyor, bunlar yine karaya cikiyor sonra yine dalga geliyor surukluyor. Bir sure sonra suya alisip birden pit pit suyun ustunde yuzmeye basliyorlar. Bu ani gorunce aklima direk insanoglu geldi. Biz ne kadar sansliyiz. Basindan beri bizi kollayan, bir sekilde ilgilenen birileri oluyor. (ister anne, ister bakici). Bu turler dogduklari an yalnizlar ve yasam mucadelesine  basliyorlar direk. Ne anne var, ne baba, ne akraba:)

Cok garip bir hikayeleri var yalniz. Anne caretta caretta nerede dogdu ise gelip tum yumurtalarını gece o sahile birakiyormus. Orayi buluyormus yillar gecse de. Atiyorum Belek'te dogan ve Yunan adalarinin orada takilan bir caretta gelip yumurtasini mutlaka Belek^'te birakiyormus.





Cok degisik bir deneyimdi benim icin. Hem o ilk dogma aninin verdigi masumiyet, caresizlik, dogayla verilen savas hem de kamp ortamindaki atmosfer iyi geldi bana. Ne kadar sehirlestigimi, buralardan uzak kaldigimi gordum. Ozunuze donmek icin iyi bir opsiyon olabilir bu tarz camping olaylari. İlginc kafalar, gidin deneyin bir kere derim...

11 Eylül 2014 Perşembe

Balikci Sabahattin’e gitmelisin dediler, dogru dediler...

Son gunlerde sıkca duyar oldum bu Balikci Sabahattin adini. New York Times’a bile cikmis dusunun. Yeni yerler, mekanlar kesfetme hastası olan ben tabiki de bu mekani da denemeliydim. Bir arkadasimin dogumgunu de araya girince burada toplandik. Gitmek cok kolay aslinda. 



Saginiza Sultanahmet Cami’ni ,solunuza Ayasofya’yi alin ve o yoldan dumduz yuruyup once sag sonra sol yaptıgınızda karsıniza cıkan halicilardan asagi inip ilk soldan girin ve her yerde Sabahattin oklarını goreceksiniz zaten. Cankurtaran diye geciyor buralar. Bildiginiz buralarda hayat varmıs dostlar. Karafirin bile bir design  bir degisik, bir suru balikci, cafe tarzi yerler var. 


Tabi ki turist agirlikli ama ben hic bilmiyordum bu bolgeyi. Gidip gayet takılabilirsiniz aksamlari.

Balıkcı Sabahattin hem sik hem de salas bir yer. İki ruhu da barindiriyor. İlk girince asma yapraklari altinda masalar karsiliyor sizi sonra avlu gibi bir yere geciyorsunuz.

Bayagidir bu kadar lezzetli mezeler, ara sicaklar yememistim. Midyeli pilav, levrek marine, fener kavurma, kalamar direk tavsiye ederim. 



Asil kilit nokta ise ilk gelen o zeytinli ,salcali zeytinyagi tabagi. Ekmek yemeyen ben dilim saymayi biraktim bir sure sonra. Dondurmali irmik tatlisi da guzeldi bu arada.


Kesinlikle inanilmaz temiz, hijyenik bir yer. Her detayda bunu gorebiliyorsunuz. Tuvalatleri cok temiz ve konsept. Bir balikci tuvaleti icin cok seker geldi bana bu makyaj aynalari ve lavabo üzerindeki 100 çeşit dolu dolu sabunlar. 


Garsonlar inanilmaz terbiyeli, guler yuzlu. Hatta dogumgunu icin pastayi getiren garson tüm herkesi susturup bir sopranoya donusuyor. Bildiginiz sarkiyi kendi soyluyor ama Pavorotti tarzi; siz de kalakaliyorsunuz:)





Yaz aksamlari acik havada muhabbet icin cok guzel, tatli kendi halinde bir yer bence.

Guzelmissin vesselam begendik seni Balikci Sabahattin. Hele de sevdigimiz insanlar yanimizda olunca daha da guzel olmuyor mu her yer. Operimm:)



Sehir ustune geldiginde, evet KABAK KOYU'nu hatirla....

Kabak koyu anlatılmaz yasanır aslında cidden. Oraya gitmeden o kafayı yasamadan kelimeler yetersiz kalabilir.


Doganın icinde olmak, sıfır gurultu ortamında kafayı dınlemek, tepelerden kus misali manzaraya dalmak, gece yıldız takımlarının gorulebildigi gokyuzune yeniden tanıklık etmek, hicbir tanım yeterli degil sanki.



Dalaman havalimanından gidicekseniz benim gibi sepet olmaya o dolmustan digerine atlamaya kendinizi alistirin derim. Once dalaman-Fethiye icin Havas’a biniliyor sonra Fethiye otogarının kosesinden gecen Faralya dolmusuna binilip Oludeniz uzerinden vadilere cikiliyor. Yolda mutlaka sol taraftda oturun inanılmaz manzaralar var. Yollar kotu, virajli ve dar bu arada. Sonra Faralya koyu tepesinde inip, Kabak vadisi icine giden dolmuslara da binip campinge ulasabilirsiniz.


Ben, Shambala’da bence  vadinin en guzel konaklama yerinde kaldim. Shambala, en tepede konumlanan butik kendi halinde bir yer. 



Denize yurumek evet 10-15 dakika ama hic koymuyor insana bir sure sonra. Agac evler, bungalowlar cesit cesit Shambala’da. Odanız olsa da, isterseniz bizim gibi buyuk alanda pikeleri alip serili yataklarda da uyuyabilirsiniz gokyuzundeki binlerce ısıldayan yıldızla beraber.






Bazı evlerde asagidaki fotoğraftaki  gibi cam yok.  Perde var ve gece acin perdeyi daliın yıldızlara pufur pufur esintiyle beraber. Isterseniz cibinlik var her odada sineklerden korunmak icin. Her odanın banyo konsepti farklı ama banyonuzdan asagidaki goruntuye tanıklık etmek ayri guzel:)

















Shambala bence bir album filan cikarmali. Playlistler mukemmel tam atmosfere uygun. Bir komun hayati var gibi ortamda. Herkes birbirine inanilmaz saygılı, toleransli, ayip yok, dedikodu yok, guzel muhabbet var. Gece bari aciyorlar ve inanilmaz guzel kokteyler yapiliyor bu arada.



Yemekler tam bana goreydi. Bol zeytinyagli, sebze ve isterseniz et-balik da var tabii. Ayrıca pecetelikleri fotograflayamadan duramadim:) Bir de havuz var kuvetten hallice buyuk ama tepeden kocaman bir su akiyor masaj etkisi yaratan. Havuzun en guzel yani tepeden butun koya, denize bakarak dinlenebiliyorsun suyun icinde. Bir de her yerde hamaklar, rahat koltuklar, yayılabiliyorsunuz istediginiz kadar. Hatta aksamdan kalmaysaniz istediginiz yerde uyuyun istediginiz kadar. 


Kabak’in denizinin icine edilmis ne yazik ki. Sabah erken saatte güzel bir de aksam 6’dan sonra. Bazi campingler izinsiz atıklarını denize dokuyormus ve olusan manzarayi tahmin edebilirsiniz. Kabak’a deniz keyfi yuzmek icin degil, manzara doga icin gidin derim.  Sahilde kocaman bir golgelik var altinda oturabilirsiniz ve muzik yapan, birden kalkip dans etmeye baslayan gruplara taniklik edebilirsinizJ


Biz daha cok bir ust katta cimlerin ustundeki minderlerde yuvarlanmayi tercih ettik. Bu alan Natural Valley’e ait bir yer ama birsey yemek icmek zorunda degilsiniz. Diyorum ya Kabak’ta hicbir seye zorunlu degilsiniz, rahat olun herkes o kadar sakin ki. Cimlerin ilerisinde sonda cardak var bir de orayı oneririm golge olmasi acisindan. 

Magaraya giden kayaliklar ve biz

Camping yolunda bir bar

Gelelim aktivitelere. Aktivite demek bildginiz dag kecisi gibi yuvarlana yuvarlana yürümeye alismak, trekking demek Kabak icin. 1. Aktivitemiz magara icinde yuzmek. Bunun icin koyun sonuna yuruyun zaten tasların uzerindeki kırmızı isaretler sizi goturuyor bir sekilde. Sonra asagi inip kayaliklarin uzerinde ziplayin, sular ustunze gelsin,ayaginiz kaysin ama yine de deneyin. Cok gizli bir yerde, tam kayalikların bitiminde bir bakiyorsunuz bir magara var iceri dogru. Sonra kayaliklardan atliyorsunuz ve cup karanlik bir magara icinde yuzme keyfi, disaridaki turkuaz renk suyun isikla oyunlari, ve doganin muhtesemligi...Telefonla gitmek goze alinmiyor, cantalari daha tepede birakiyorsunuz cunku magara girisinde canta koymaya yer yok. Tum gelen dalgalar kayaliklarin ustunde. O yuzden fotograflayamadim dostlar. Ama gidin bulun yuzun burada derim. 

2. aktivitemiz ise beni benden alan, ve gittiginizde biraz hayal kirikligi yaratan SELALE. Yok boyle bir tirmanis dostlar. Arkadaslarimla;2 saatlik tirmanma üzerine  suyumuz bitip buharlasmak uzereyken  geri donme karari aldik selaleyi gorme fikrinden vazgecerek hem de. 


Aslinda iki yol var. Kısa yol ve uzun yol. Kısa yol bildigin nehir yatagının ortasından suların icine gire cika, duz dimdik kayalara tirmanarak giden yol. Biz her Turk gibi kisa yola girip ilk 5 dakikada pes edip, sonra uzun yolu takip eder olduk.  Burasi aslinda Likya yolunun da bir parcasi. Yolda bir suru yabanci ;Likya yolunu yuruyen insanlarla da tanisip soluklanma molalarında konusma sansiniz oluyor. 
Selale yolundan bir kesit
Kesinlikle spor ayakkabi, sicak icin bol bol su alin yaniniza gideceksiniz. Uzun yoldan sonra biz yanlıs bir yere sapip selale yolundan ciktik bildiginiz dimdik yere tırmanip sonra olmuyacak diye asagi butun tas parcalarinin  bir adiminla yuvarlanmasi hissi ile geri donduk bir sekilde. Bir ara dedim  buraya kadarmisJ  Neyse sonra selaleyi bulduk bir sekilde ama bildigin bir su birikintisi oyle girip yuzmeler filan hayal unut. Su iciyorsun daha yukarıdaki kaynaktan doya doya yalnız.

Haziran’da guzel oluyormus, havadan dolayı da kuruyor dediler. Tam 4 saatimizi aldi bu selale macerasi. Tavsiye edermiyim, ederim ama bilen birisiyle yururseniz ve donanimli giderseniz daha keyifli olabilir. Bir de tepeden manzaralar super asagidaki fotograf gibi. Vadi kavramını hissedebiliyorsunuz bu yürüyüs sırasinda.


3. aktivite ise bir motor kiralanip yan koy Cennet koyuna gitmektir. Cennet koyundan bir onceki Soguksuyu koyunda diyorsunuz  ki iste su, deniz, turkuaz rengi icinde yuzmek budur. Deniz degil havuz bence..Cennet koyu da cok guzel bakir bir koy.

SOGUKSU KOYU

CENNET KOYU

Sanirim Kabak’tan sonra buraya ziplayacak doga tatili icin mekanlar. Su an sadece Cennet kamp diye yine tırmanarak ulastiginiz bir camping alani var o kadar. Bu kampın icinde magara var. Eskinden magaradan denize kadar yurunup denize giriliyormus ama zamanla kapanmis yol. Belirli zamanlarda gruplar gelip magara icinde saykodelik partiler veriyormus. Biz gittiğimizde kampta hic kimse yoktu mesela. Oyle gruplar gelip kalip gidiyormus 3-5 gun. Magaranin icinde inanilmaz serinliyorsunuz bu arada. Degisik bir kafa, dogayla icice tatilin son noktalarindan olabilir bu kamp. 







Durduramiyorum kendimi Kabak koyu icin yazmaktan..Aslinda biliyormusunuz; sunu goruyorsunuz ki insan doganin icinde yani geldigi yerde daha mutlu oluyor ister istemez. Trekking, tirmanma sirasinda da goruyorsunuz ki ne kadar ugrassan da bir yerde kontrol edemiyorsun iste dogayi, o senden daha ustun. Uy ona, birak kendini...Herkese Kabak koyu kafalari diliyorum, gidin girin o kafaya....Ozge’den Kabak selamlari olsun:)