19 Ağustos 2017 Cumartesi

Kuzey Italya’dan bir esinti, Torino (Turin)....

Evet o hani ünlü futbol takımı Juventus ile bildigimiz, unlu araba markasi Fiat’ın üretim merkezinin üssü, Alplerin devamı olan Piyemonte daglarının eteklerinde kurulmus İtalya’nın  en kalabalık 4. Sehri Torino’ya hosgeldiniz!! İtalyanca Torino, İngilizce ise Turin olarak aniliyor bu sehir... Ayrıca sehir 2006 kis olimpiyatlarına ev sahipligi yapmıstır.

Via Garibaldi
Biz Milano Centrale’den trenle 1.5 saatte vardık Porto Nuova tren istasyonuna. Sehrin en buyuk tren istasyonu oluyor kendisi. Biz noel zamanında gittigimizden dolayı rotar olmustu bayagi. Tren istasyonundan cıkınca tam karsı caddeye gecip parktan iceri girip dumduz yurumeye devam edersiniz, merkeze girmis oluyorsunuz.

Piazza San Carlo
İlk  onunuze cikacak  eski tarihi meydanın adı “Piazza San Carlo”. Etrafında bayagi tarihi cafeler barindiriyor ve ucunda da unlu bir heykel mevcut. Caffé San Carlo and Caffé Torino en bilinen tarihi cafeler bu meydandaki. 

Castello'ya dogru ara caddeler
Sonra dumduz yurumeye devam edin ve asil meydan “Piazza Castello” ‘yi goreceksiniz. Bayagi buyuk bir meydan ve icinde Palazzo Madame’yi de iceriyor. Biz gittigimizde noel zamanı cok yagın olan bir gelengi kurmuslardi meydana.  Noel’den 25 gun once basliyor ve her gun bir kutu acip, hediye aliyorsun. 

Piazza Castello Noel Gelenegi
Piazza Castello meydanı onunuzde oldugunu dusun ve bu durumda merkez solunuzda kaliyor demek. Meydan dahilindeki sol aralıklara girip butun tarihi sokaklari, meydanlari asinlayin derim. İlgi cekicilerden biri “Palazzo Reale di Torino” idi. Kraliyet sarayının onu oluyor burasi ve zaman zaman susluyorlar fotografta goruldugu gibi.

Palazzo Reale di Torino
Yine soldan girdiginizde ise asil alisveris caddesi olan “Via Garibaldi"yi goreceksiniz. Burası bildiginiz İstanbul’un eski Beyoglusu diyebiliriz. Her yer magaza ve turistik cafelerle dolu. Ama pastaneler beni cekmedi degil.

Via Milano'ya cıkan sokaklar
Torino kahve konusunda gercekten İtalya’nın ozel bir yeri . En cok bilenen “Lavazza” markasının da burada dogması tesaduf degil. Ayrıca “Cafe Vergnano”, özellikle  İtalya’da her yerde rastladıgımız kahve markası da Torino’dan cıkma:)  Torino’ya özel buranın kahve spesiyalinin adi ise “Bicerin”. Bu kahve stilini icad eden Caffe Al Bicerin sayesinde adini almıs. Espresso, sicak cikolata ve kremadan olusan bu kahveyi mutlaka tadınız.

Bicerin
Yemek icin bayagi yer baktık ama sonunda sectigimiz yer cok basariliyodi derim. Restaurant- cafe’nin adi “ CONTE DEL VERE”, ve  1986dan kalma bildiginiz eski aile lokantası burası.  Fiyatlar da ucmus degil. Ogle yemeklerinde ozellikle cok kalabalik oluyor, o yuzden saati iyi ayarlayiniz. Pizzalari gayet guzel  ve bu bolgenin unlu oldugu et yemekleri ise gayet leziz. (peynir soslariyla cok guzel izgara et yemekleri mevcut). Sonunda ise yemeginizi bir tatli ile taclandirin derim.



Conte Verde'nin ici
Daha lokallerin takıldıgı mahallenin adi ise “Quadrilatero Romano”. Ozellikle etrafındaki kucuk barlar aksamustu bayagi dolu oluyor. Yazın ise disarida oturuluyormus. 

Quadrilatero Romano
Romano civarında bircok Vinoteca (sarap evi), sevimli cafelere rastlaycaksınız sokak aralarında. Sokakların yapısı tamamen korundugu ve lokal halk burlarda takıldıgı icin bir uugrayın. Ayrıca birbirinde guzel deri canta-ayakkabi tasarım dukkanları gozumuzu almadı degil:)


Sokak susleme sanati ,eski cervelerle:)

Bu arada sehri gayet yuruyerek bir gunde gezebilirsiniz. Metro var isterseniz ama gezginler icin yurumek daha iyi alternatif gibi. Sehrin bir de unlu acik pazarı var kıyafetten, yemege, sebze-meyeveye herseye bulabileceginiz. Adi Porta Palazzo market olan bu pazarın sonunda tum kasap- peynircilerin bulundugu kapali pazara mutlaka goz atın. 

Peynir Pazari, favori mekanımm:)
Pismis İtalyan yemeklerini elinize alip yiyebilirsiniz. Disarida oturmaya guzel yerler de var. 

Porta Palazzo'ya dogru cafeler

Porta Palazo’dan dumduz ilerlediginiz de ise “Porta Palatino” ‘yu goreceksiniz. 1. yy’dan Romanlardan kalma bu kapıyı ve onundeki muhtesem bahceyi bir gezin mutlaka. Sonra kapıdan iceri girip yine merkeze dogru ilerleyebilirsiniz. 

Porta Palatino
Torino, kuzeybatı İtalya'nın asil, sik ve bir o kadar da mutevazi kenti!!! Begenildin! Ozge ve arkadaslarından simdilik arrivederci!!. (İtalyanca hoscakal demek)



5 Ağustos 2017 Cumartesi

Enginar Festivali Urla....

Egeli filozoflarin "kinara" dedikleri enginar sofralarımızdan eksik olmasın!!!!


2014’de Urla’da baslayan enginar festivaline bu sene ben de katilayim dedim. Asıl amac ciftciyi kalkındırmak ve topraklarımızda yetisen lezzetleri paylasmak.  Nisan son haftasında Urla merkeze girince baslayan kalabalıktan birseyler oldugu anlasiliyor zaten. Sanatcılar sokagı ve etrafinda bir suru acik tezgah kendi el islerini ve hediyelik esyalari satiyor. Herkesin basinda cicekten taslar ve festival icin arada müzik yapan gruplara rastliyorsunuz. 


Enginar gecmisi Yunan mitolojisine kadar dayanan bir sebze ve yararları herhalde saymakla bitmez. Govdesinden yapragina kadar herseyini yiyebiliyorsunuz. Urla’nın one cıktıgı konu ise  sakız enginari. Bu yaprakları duz, bası fazla sıkı olmayan bir enginar cesididir. Tadının da daha guzel olduguna dair rivayetler var.

Enginar Dolması 

Asıl olay belediye binasının oradaki yemek alanında. Burası bildiginiz bir acik alan Pazar tek bir farkı var her yerde sadece enginar varJ:) 1000’e yakın tezgah acildigi soyleniyor. Her tezgahta gozunuz donuyor resmen. Ilk giriste çiğ, tarladan koparilmıs enginarlari goruyorsunuz. Sonra ise pişirilmis binbir cesit enginar yemegine ve salatasına sahit oluyorsunuz. 


Buralarda istedikleriniz paket olarak alabiliyorsunuz. Ister eve goturup yiyin, isterseniz acilan standlarda ya da Urla'nın bir cafesinde oturup bir icecekle beraber yiyebilirsiniz.
Baslayalim ilginc lezzetelere. Enginarli midye dolma yemeden donmeyiniz. Tadı gayet farkedilir oluyor.
Enginarli Midye Dolma
Enginar dolması zaten her standda var gibi, bayagi da lezzetli olmus. Ege mutfaginin suslu gelini gibi kendisi:)
Enginar salatası da benim icin ilklerden oldu.Asıl sasirtan ise enginarlı cikolata idi yabancı bir anne-kızın tezgahında buldugumuz. Enginarin presiyle yapılmıs ve cok lezzetliydi. Bir sonraki hadi canım dedigimiz ise enginarli sushi oldu:) Neden olmasınn?

Olmazsa olmaz bakla salatası ise kendinden gecirdi. 


Enginari kozmetik alanınında da dahil etmis yerliler. Enginar kremi, kolonyası, sabunu da bulabiliyorsunuz bu pazarın icinde.

Enginar kremi ve kolonyası
Boyle festivaller keske daha cok olsa, ulkemizin ciftcisi kalkınsa, bu guzel tatlar paylasılsa...En azından baslangiclar yapılması da gelisme diyorum ve size enginar festivalinden selamlarimi yolluyorum..



23 Haziran 2017 Cuma

EDINBURGH YAZILIR, Edinbrahhh okunur...

İskocya’ya hosgeldiniz!!! İngiltere icinde olan bambaska bir kulture hazır olun...
Ben Luton havalimanından ucakla gittim, yaklasık 1 saat suruyor. Trenle cok daha uzun suruyor ve cok daha masraflı oluyor. O yuzden uçağı tavsiye ederim. 

Princess Gardens

Deans Village Girisi
Ormanın icine kurulmuş bir şehir ve tarihi, eski dokusunu kaybetmemis bir yasam alanı dusunun. Ustune İngiliz soguklugundan uzak daha sevecen, yardımsever, konuskan insanlari da icine koyun ve atın kendinizi Edinburgh sokaklarına.  Turkiyenin Karadenizi, İngiltere’nin İskocyası sanırım:) Aksanları da bayağı farklı, anlamazsaniz ilk basta kasmayın alışıyorsunuz çünkü. Milk'e mölk denildigini duydum mesela:)
Dean's Village


Sehirin merkezi, orta noktası Waverly Tren istasyonu diyebiliriz. Her yere yuruyerek ve biskletle gidebilirsiniz bu arada. Ben lokal bir evde kaldım ve giristeki bisiklet otoparkı bir kere daha hatırlattı İstanbul’daki araba kullanım cılgınlıgını.
Leith Walk

En favori yerim Dean’s villageden baslayalim. Bildiginiz sehir merkezine 10 dakika yurume mesafesinde ütopik bir koy, mahalle burası. Princess street’den dumduz yuruyup QueensFerry’e dondugunuzde yokus asagi yurudugunuzde nehir kenarına kurulmus Leith Walk’i goruceksiniz. Leith walk’in basi Deans Village diger bitis noktasi ise Stockbridge. Leith uzerinde gunun her saati spor yapan insanları ve sirin, tertemiz nehir manzarali evleri gorebilrisiniz. 
 Scottish National Art Gallery
Deans village yukarısına ciktiginizda  ise Scottish National Art Gallery’i gezebilirsiniz. Bu arada sehirdeki tum muzeler bedava. Deans Village’da pek cafe yok ama Stockbridge tarafında lokal bar-cafeler de mola verebilirsiniz.
Meadow Park Aksamustu
Müze olarak önerim mutlaka gorulmesi gereken National Museum of Scotland. Her katında İskocya tarihine daha cok girip, haklarında br suru sey öğreneceksiniz. William Wallace hikayesine de yer verilmisJ Yasasın Brave Heart! Hatta İskocalrin zamanında İngiliz boyunduruguna girmemek icin ne kadar ugrastigina birebir tanıklık edeceksiniz. 
National Museum of Scotland'den eski tarihi bir yazı örnegi
National Gallery’den cıkıp yukarı dogru yurudugunuzde “Greyfriars Cemetery’i mutlaka gezin. Bildiginiz mezarlıgın icinde Harry Poter pelerinli turist rehberleri tek tek mezarlık hikayeleri anlatiyor. Sehrin her yerinde mezarlık var ve bildiginiz acik hava müzeleri gibi hepsi.
Arthur's Seat
Gelelim hepsi birbirinde guzel parklara. Meadow Park daha cok lokalllerin aksamustu tum aktivitelerini yaptıgı duzluk bir alan. Her turlu yas grubundan insanı cesit cesit spor yaparken gorebilirsiniz burada. Holyrood sehirin tepesinde bulunan ve eski yanardagdan kalma “Arthur’s Seat” in bulundugu park. Bildigin birden kendini sehirden uzak yaylada yuruyor gibi hissediyorsun burada. 
Holyrood Park, sehir merkezi sayılacak bu cadde


Calton Hill ve Regents Garden ise sehir panaroması icin en iyi alanlardan bence. Sehirin denize baglandıgı kısmı ve diger tepelerine buradan tanık oluyorsunuz. Biraz fazla ruzgarlı ve turistik ama gormeye deger mutlaka. 
Calton Hill'den Panaromik goruntu
Sehirin ortasındaki, Old town’un baglandigi yer Princess Gardens resmen sehirin sembolu halinde. Ogrencilerin gelip burada kosup oynadıgını, insanların ogle yemeklerini yedigini ve yine spor yapanlara rastliyacaginiz bir alan.
Princess Street- Old town

GrassMarket- Pubdan meydana bakis
Irvin Welsch’in Trainspotting kitabı ve filmi bu sehirden cikma. Ozellikle publarin ve gece hayatinin yogun oldugu Grassmarket ve Cowgate caddeleri filmin agirlikli cekildigi yerler. Koprulerin altındaki cesit cesit barlar, hipster tipleri gorunce daha da iyi anlayacaksınız. Her cesit bar var. Bir bara giriyorsunuz cilginlar gibi hard rock varken, 3 bar otesi jazz bar bulabilirsiniz. 
Cowgate Geceleri

Three Sisters Cowgate'deki en bilinen pub-beergardenlardan. Acik havada oturabiliyorsunuz genis genis masalarda. Tam bir hipster mekanı gibi. 
Three Sisters- Cowgate
Benim gece mekanı olarak tavsiye decegim yerler sanat okulu ogrencilerinin gelip barda muzik yaptıgı ve oturup istediginiz gibi İskoc muzigine tanıklık edeceginiz pub “Royal Oak”. Hemen Cowgate’den merdivenleri cıkıp South Bridge ana caddesine baglandiginiz yerde.Hic turistik degil ve lokallerin sarkilara esligi alip, hadi gitari bana ver deyip calmaya baslaması cok guzel.
Royal Oak PUB- live music
Sehir pub'dan yıkılıyor. Her pub’in ozel biralari ve ayrıca viskileri var. Viski barlar da var ayrıca. Biralar cok guzel, denenesi. Bir de yine ok lokal olan Meadow park’a giderken Bernard Terrace uzerindeki tek pub’i da tavisye ederim. İs cikisi klasik ayakustu pub kulturunu yasayabilirsiniz.
Viski tadımı icin ise bence Müzesindeki turistik havadan cok viski bari olan ve onceden rezervasyon yapmanız gereken “Whiskey Bari” deneyin. Royal mİle’dan princess garden’a inerken bu bar.
Mussel Inn Spesiyali
Ve midye midye.  Ana cadde Princess street paralelindeki Rose Street uzerinde bulunan restaurant “Mussel Inn” e gidip midyeye doyabilirsiniz. Yarım kilo ozel soslarla pismis midyeyi gayet uygun fiyata burada denemeniz lazım.
Elephant cafe
Harry Potter’in yazarının; Jo Rowling'in intihar etmek uzereyken bu kitabi yazdigini hep bilirsiniz ve cikis yolu olmustur kendisine. Kale manzarasıyla kitabını yazdigi cafe “Elephant Cafe'de bir kahve molası verebilirsiniz. Tuvaletleri mutlaka gorun ve Harry Potter'dan binbir alintiya tanıklık edin:)
Royal Mile ve muhtesem gokyuzu
Sehirin en turistik caddesi ise Old town'daki Royal Mile. Bildiginiz eski Taksim misali, her yer oraya cikiyor Old town'daki. Ortasında bir kilise var isterseniz. Royal mile'dan Waverly'e baglanan tum yollardan gecin. aralıklarda degisik bir kultur hakim evlerin oldugu ve hepsinin adi var. Bunlara Close deniyor, örnek Advocate's Close gibi. 

Durduramiyorum kendimiii Edinburgh icin yazmaktan. Zamaniniz varsa sehir disina olan gunluk turlara katilip, İskocya dogasına da tanıklı edebilirsiniz. Ozge’den  guzel, dogal, samimi Edinburgh icin selamlar olsun, her sehir boyle hayran biraksin kendisine.




23 Ocak 2016 Cumartesi

Oxford, Üniversite Sehri...

Evet Oxford, o ünlü üniversiteler şehiri tüm yeşilliğiyle karşılıyor sizi...

Trinity College Bahçesi

Isterseniz  Londra Havalimanlarından direk shuttle’lar var isterseniz de her yerden trenle ulasabiliyorsunuz. Ben trenle gittim Birmingham tarafından ve bir bucuk saatte vardım. Tren istasyonundan sonra sol tarafa, yukarı dogru giderseniz sehir merkezine, sag tarafa giderseniz ise Cumnor Hill bolgesine ulasiyorsunuz. Cumnor Hill daha cok buyuk bahceli evleri ile sehrin daha lokal, ogrenci olmayan kısmını olusturuyor. Burada birbirinden güzel evler sizi karşılıyor, ayrıca ozel evleri butik otel yapmıslar.
Filtresiz Oxford Sonbaharı

Botley Road'dan ev manzaraları


Sehir merkezine yurumek isterseniz 45 dakika suruyor ama birbirinden guzel manzaralar sizi karşılıyor. 


Sagdan girdiginizde ise Hythe Bridge Street uzerinde solunuzda guzelce bir park girisi goreceksiniz, sonra ise yukarı dogru kopruden baglanan bir cadde. Bu caddeyi takip ettiginizde zaten merkezin icine dusmus oluyorsunuz. (George Street caddesini dumduz takip ederseniz).  

Parktan bir kesit
Sonra bir dortyol agzına girecekseniz buradan sonra ya dumduz gidip eski Oxford sokaklarını iyice kesfedin ya da saga girip alısveris, cafeler diyarına girin. Sol tarafta kalan cadde St. Giles’e devam edip ,Little Clarendon’daki cafelerde, sarap evlerinde duraklamaya deger bu arada. 

Little Clarendon Street
Dumduz gittiginizde Broad Street’e variyorsunuz, sol tarafta devasa kapilarıyla Baliol ve Trinity College’a gormemeniz imkansız zaten. Universitelerin cogunda derslikleri, ana sınıfları goremiyorsunuz. Çünkü iceride sınavlar, normal hayat devam ediyor. Ama tüm kolejler  gorulmelik cidden. 
Exeter College Yurtlar
Jesus College

Daha sonra burdan saga girdiginide baska bir universite cenneti aralıgına dusuyorsunuz. Bir sokata 4-5 buyuk kolej size merhaba diyor. Exeter College, Lincoln College ve Jesus College.Kolejlerin bahçelerinde yemek salonlarını ve yurtları görebiliyorsunuz.Zaten yaşayan ögrencilerle dolu oluyor. Sınıflıklar açıksa görebilirsiniz. 

Lincoln College Dining Hall
Bu sokakta ayrıca cok guzel bir de 3. Dalga kahve mekanı var, siddetle tavsiye ederim. Eger Broad street’te dumduz devam ederseniz, Sol tarafta 1879’dan beri Oxford’da kitap satan BlackWell’s kitapcısını goreceksiniz. Iceri girin, kitap cenneti resmen. Bir de dunyaca unlu Norrington odaları var ki soylenene gore dunyadaki en cok kitabı barındıran kitapcı odasıymıs. 
Norrington Room
Sonra Broad Street'in en sonunda sagda kalan New College'e girip, müzesini gezebilirsiniz ve Oxford karpostallarındaki o kopruyu de görme şansı elde edebilirsiniz:)

New College 
Bu caddenin bitiminde Park Road ile kesişen köşedeki King's Arms İngiliz Pubunu özellikle akşamları icin tavsiye ederim..Full ogrenci ve hoca oluyor içeride akşamları..





Daha sonraki pub önerim ise "Nicholson's" Cornmarket alışveriş caddesinden çıktığınızda sola High Street'e dönünce cadde üzerinde kucuk bir giriş kapısı olan ve kocaman bir bahçeye açılan tipik bir İngiliz Pub'i burası. Her turlu ale-lager, yöresel bira tatma şansınız da var. Ayrıca herhahngi bir zamanda dunya nufusunun 0.7%'sinin ayık olmadıgını da soylemisler, bilmem ne kadar dogru ozellikle haftasonu icin:) Ve tabiki Elizabet buraya geldi fotografları bulunuyor:)

Tipik bir Ingiliz Pub


Queen Buradaydı fotografi..


100 Cesit bira
İngiliz Pub bahçesi


Ve en önemlisi, en eski kolej olan Chris Church College'e gitmeyi unutmayın..Harry Potter'ın filmindeki büyük buluşma sahnesinin de burada çekilmesinden ötürü bayağı turistik merkez haline gelmiş kolej. Zaten ana meydandan aşağı sallandığınız zaman burayı goreceksiniz..Parkı daha bir sahane.. Ayrıca Harry Potter; Oxford ve civarı turları da var cok hayransanız..
Lewis Carroll (Alice harikalar Diyarında yazarı) da bu okuldan mezun olmus, bu sıralarda emek vermis bunu da görüyorsunuz..Aslında bizim medrese dediklerimiz zamanlarda buralar da universite olmus, ama tabii neye hizmet verdigine bakmak lazım:)
Cunku her kolejde kücük  bir ibadet yeri de var...Din hep asıl sebep olmus ama gelişmenin önüne geçmemiş..


Christ Chuch College Garden-Harry Potter Aksam Yemeginin Cekildigi yer


Christ Church College park
Zaten her kolejden mezun olan ünlüleri dining roomlarda görmeniz mümkün..İnanılmaz bir mezun ağı var buradaki kolejlerde. Her yerde bir unlu tabelasıyla karşılaşıyorsunuz..
Mansfield college garden


Pembroke College


Oxford anlatmakla bitmez özetle..Cok okuyan mi bilir, yoksa cok goren mi lafı burada cok gorenle destekleniyor bence..Cunku o ruhu, atmosferi koklamadıkca ne kadar okusanız da dokuyu anlayamazsınız...

Darisi ulkemizde boyle sehirler diyelimmm...Okumak, paylaşmak, gelişmek,sorgulamak... Ozge'den gecikmis Oxford selamlari olsun...