Ben o Çeşme mi Bodrum mu tartışmasında her zaman Bodrumcu olarak kalacağım sanırım:) Her sene giderim Bodrum'a ama Çeşme'ye gitmesem de olabilir yani:) Her koyu ayrı güzel, her mekanı büyüleyici, gece hayatı her çeşit Bodrum'a 3-4 günlüğüne gittiğinizde aşağıdaki gibi değişik gözüken yerleri seçip zaman geçirebilirsiniz...
Şimdi başlayalım şu ünlü Limon Cafe’den. Her
bloğun en olmazsa olmaz Bodrum mekanıJ Gidip
güneşi baturmazsan dövüyorlarmısJ Turgutreis’ten Gümüşlük yoluna girdiğinizde
tabelalar gösteriyor zaten ama arabanız veya motorunuz yoksa cok zor buraya gitmek bence. Zaten mekan da çok
fazla insan kaldıramaz. Bence çok retro bir yer. Anneanne berjer koltuklarını,
o pofudik koltukları atmıslar koya bakan
tepeye ve sanki her masadan bir tanıdık gelecek hissi yaratılmış.
Güneş cidden güzel batiyor bu cafe’den.
Rezervasyon yaptırın mutlaka hele ki yemek yicekseniz, kahvaltı edecekseniz.
Ben güneşi batırıp sonra yemeğe kalanlardandım. Romantik bir yer de
sayılabilinir. Tuvaletlerine mutlaka göz atın, sanki o eskilerden kalma Rum evi
havası var her yerde. Fiyatları tahmin edersiniz. Kokteyller 30 civarı.
Silencio adlı satsumalı kokteyli ve Gelincik surubu ile yapılan kokteyli
favoriler arasında söylemesiJ
Yemekler güzel lezzetli, kendilerine özgü Limon
börek var erimiş kaşar patlaması yaşayan. Biraz ağır ama güzel. Müzik güzel,
Bodrum için değişik bir atmosfer, o rakı balıkçılarda takılmak istemiyorsanız o
gece Limon ideal olacaktır derimJ
Sonra gelelim biraz da yemeğe. Turgutreis’in ünlü
şarkütericisi, kahvaltıcısı Cıngıloğlu’ndan otlu börek yenmelidir. Bodrum’da
yetişen adını unuttugum bir otla yapılan, yağı az bu börek her Turgutreis’e
gidişimde yemeden dönmediğimdir. Özellikle sıcakken daha da güzeldir. Bu arada
Cıngıloglu’nda yer bulabilirseniz kahvaltıda yapabilirsiniz birsuru peynir
cesitleri ile.
Ve gelelim son zamanların popüler koyuna. Ve
veee Gümüşlük..Burası kalabalık olmamalı aslinda. Zaten küçük bir koy, bir de
popüler olunca iyice sıcak basıyor insana.
Begonvillerin güzelliğine, Bodrum’a daha da hava
katan görüntülerine yorum bile yapmıyorum zatenJ
.Arabanızı koy dışındaki yani çarşı grişindeki otoparklara bırakabilirsiniz. En turistik
tarafı, deniz üzerinde yürüyerek Eşek adası denilen boş kurak araziye
ulaşabilirsiniz. Buranın en büyük özelliği batık kent Myndos. Sular altında
kalan antik sehirden günümüze pek bir kalıntı kalmamış, sular altında olduğu
için. Aslında eskiden dalınca birçok sey görülüyormusş. Zaten denizin içinden
çıkan ağaçlarda batık kentin kalıntıları bence.
Gümüşlük’te bir çok cafe,
restaurant önünde debizin içinden çıkan agaçlar görebilirsiniz şaşırmayın.
Hatta bazılarına dilek bağlayanlar da var. Benim buradaki en sevdiğim ve son zamanların en popüler yeri ise
Mimoza cafe ve önündeki denize kurulmus masa ve sandalyelere oldu. . Ayaklarınız denizin içine akşamüstü kokteyli
çok enfes olmaktaydı. İçerisi de ayrı bir güzel.
Gümüşlük çok şekerleştirilmiş bir yer. Böyle aşağıdaki gibi bir motoru alıp saksı yapmayı düşünmüş insanlarJ
Kimin aklına gelir değil miJ Sahildeki balıkçılar akşamları kalabalıktan patlıyor
çatliyor zaten. Gündüzleri daha sakin. En sondaki çay bahçesine de birseyler
içebilirsiniz, mavi sandalyeli kahvehane’de yaniJ
En son olarak önerim de Kadıkalesi Körfez
restauranttır. BU da çok eskilerden kalma bir balıkçı. Tam denizin kenarında
hatta bazı boş akşamlarda denizin icine getiriyorlarmış masaları. Tabi mutlaka
rezervasyon yine gerekli. Aksamdan cekebildiğim Körfez kareleri de aşağıdaki
gibi, biraz bulanıktır.
Bodrum, o hep 50’den sonra yaşlanacağınız, yaşayacağınız
balıkçı kasabası sen hep orada kalıp insanların hayallerini süslemelisinn bence.
Hatta hayallerine kavusan örneklerinle de yol göstermelisin hayatı böyle
yaşamaya dair.
Seviyorum seni Bodrum..Ege’nin incisiydin her zamanJ